Geçmişte belli ideolojilerin ve güçlü devletlerin pençesinde kıvranmış küçük ve şirin bir ülkedir Macaristan, şimdi ise durum değişmemiş gene kapitalist devletlerin ekonomik anlamda sömürüsüne maruz kalmaktadır,Budapeşte Orta Avrupada yer alan Macaristanın eşsiz güzellikteki başkentidir tarih bıyunca bir çok işgale,saldırıya ve savaşa maruz kalmıştır,
Bu konuyu daha önce yazdığım bloglarda yer vermiştim,Sonuç olarak tarih boyunca pek çok acıya maruz kalmıştır yakın tarihe bakıcak olursak,
1944 yılının son günleri II.Dünya savaşınında sonları idi 1944 yılının 16 Aralık Türk basını manşetlerinde şu haberler yer alıyordu,
16 Aralık 1944 Akşam Gazetesi...
Budapeşte Muharebesi Şiddet ile devam ediyor...
Kızılordu Slovakya'nın merkezi Bratislava istikametinde ilerliyor
Paris 16 (A.A.) - Budapeşte muharebesi durmadan artan bir vahşet içinde devam etmektedir.Almanlar bu kesimdeki çarpışmalara yeni bir SS tümeni sevketmişlerdir.Almanların devamlı karşı taarruzlarını mühim miktarda tank birlikleri ve şiddetli bir top ateşi desteklemektedir.
Guderian Budapeşte'yi müdafaa edecek
Londra 16 (A.A.) - Stokholm'den gelen haberlere göre Alman generali Guderian,şimdi Budapeşte'de bulunmaktadır.General Guderian Macar başşehrinin müdafaası için tertibat almaktadır.Görüldüğü gibi,Almanlar Budapeşte'yi sonuna kadar müdafaa etmek niyetindedirler.
Harp muhabirleri,Budapeşte'nin akıbetini tayin edecek olan muharebenin en kanlı muharebelerden biri olduğu kanaatindedirler.
Kahire 16 (A.A.) - Macaristan'dan gelen haberlere göre,Almanlar Budapeşte şehri içinde sokak çarpışmaları için lazım gelen bütün tedbirleri almışlardır.
Kızılordu Bratislava üzerine yürüyor
New York 16 (A.A.) -Buraya gelen haberlere göre,general Malinovsky kuvvetleri Bratislava'ya giden yol üzerinde geçidi aşmışlardır.
Bu geçitten geçmiş olan Sovyet kuvvetleri aynı zamanda Viyana yolu üzerinde de bulunmaktadırlar.
16 Aralık 1944-Cumhuriyet Gazetesi
Almanlar sulh için yeni iskandiller yapıyorlar
Vatikan vasıtasıyla "kayıtsız ve şartsız" teslimin tarifini istemişler
Londra 15 (A.A.) -New York Times muhabiri,Roma'dan bildiriyor:
Roma'da dolaşan haberlere göre Almanlar,Vatikan'ın delaletiyle "kayıtsız ve şartsız teslim" cümlesinin daha satih bir tarifini öğrenmeye gayret etmektedirler.
Diğer taraftan Papa da, Müttefiklerin nazilerle Alman milleti arasında bir fark gözetip gözetmeyeceklerini anlamak istemiştir.
16 Aralık 1944-Vakit Gazetesi
Ruslar Avusturya'ya 82 km. de!
85 Rus Tümeni Macaristan'da savaşıyor
Budapeşte'nin sokak muharebeleriyle harap olacağı anlaşılıyor
Moskova, 15 (A.A.) - Ruslar tarafından zaptedildiği bildirilen Zakhani'nin elegeçirilmesi,Sovyet ordularının Avusturya hududundan 82 kilometre mesafede bulunduklarını gstermektedir.Zakhan şehri,Yugoslav,Macar hududu üzerindedir.
Budapeşte savaşı gitgide daha kesif ve daha şiddetli bir mahiyet almaktadır.Rusların dış müdafaalarına girmiş oldukları Peşte'nin şimal,batı ve şimalinde kanlı ve şiddetli savaşlar cereyan etmektedir.Alman mukavemesi,müstesna bir şekilde çetinleştirmiştir.
Budapeşte'de binaların yüzde seksenden fazlası yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Bunlar arasında tarihî kale ve Macaristan Parlamento binası da bulunmaktadır. Tuna üzerindeki beş köprü de imha oldu.
Budapeşte'nin Kızıl Ordu eline geçmesinden tam iki ay sonra 13 Nisan 1945 tarihinde de Viyana düştü. Bu başarılarının ardından Malinovski ‘mareşal’liğe terfi ettirildi..
Macaristan, Avrupa'daki savaşın sonuna kadar Almanya'nın müttefiki olarak kalmaya devam etti.
*Stalin, bütün Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi,
Macaristan’da da hemen bir komünist rejim oluşturuyordu..
Sovyet güçlerinin Budapeşte’ye girmesinden hemen sonra, macar stalinistler Sovyetler’in tam desteğini alarak girdikleri 1945 seçimlerinden dördüncü parti olarak çıkmalarına rağmen hükümete girmeyi başardılar. Daha sonra Sovyetler duruma ağırlığını daha da fazla koydu ve birkaç bin üyesi bulunan stalinistler Macaristan'ın tek hâkimi durumuna geldiler.
1919’dakine benzer bir yeni sovyet cumhuriyeti ilan edildi, her şey devletleştirildi, özel mülkiyetler sahiblerinin elinden zorla alındı, kilise ve din aleyhdarlığı kampanyası başlatıldı.
Artık, alman emperyalizminin çizmeleri altında ezilmek dönemi sona eriyor, ve amma, 45 yıl sürecek bir karanlık komünist esaret dönemi başlıyordu..
Macaristan’da kurulan kukla komünist rejimin Macaristan İşçi Partisi Genel Sekreteri Matyas Rakosi, 1949-53 yılları arasında Macaristan'da stalinizmin katı bir uygulayıcısı oldu.
Matyos Rakosi koyu bir Stalinciidi. Ve bu kişi, 1952’den itibaren başbakanlığı da üstleniyordu.. Stalin 5 Mayıs -1953’de öldükten sonra, stalinistler Macaristan'da baskıyı daha da artırdılar. 17 Haziran 1953'teki Doğu Berlin’deki komünist rejime karşı gerçekleşen ayaklanma, 28 Haziran 1956’da Polonya'da patlak veren Poznan Ayaklanması, Sovyet liderlerini endişelendiriyordu.. Bu ayaklanmalar, Macaristan'ı da etkilemiş ve Haziran sonlarında Macaristan'ın bazı fabrikalarında işçiler de ayaklanmışlardı. Bu durum Sovyetler’i iyice ürkütmüştü.. Macar Komünist Partisi lideri ve Başbakan Rakosi azledildi ve yerine İmre Nagy başbakanlığa getirildi.. Nagy, ilk iş olarak toplama kamplarını kapatıp 10 bin mahkumu serbest bıraktı. Ekonomik ve siyasal reform ilan etti. Köylülerin kollektif çiftliklerde çalışma mecburiyetini kaldırdı ve köylüye toprak mülkiyetini tanıdı. Tüketim malları üretimine hız vererek, halkın ekonomik sıkıntılarını karşılamaya çalıştı. Sanayide tüketim mallarına yatırımı artıracağı sözünü verdi. Gizli polis teşkilatı AHV'nin başkan ve başkan yardımcısı, halka karşı suç işlemekten 6 ve 9 yıl hapse mahkum edildi. Kilise ve din konusunda daha geniş bir müsamaha gösterdi. Bunlara benzer daha bir çok yumuşama tedbirleri alan Nagy kısa sürede halkın sevgisini kazandı.
Halkın Nagy'ye karşı sevgi gösterileri artarken, Sovyet Bloku’ndaki komünistler Nagy’yi "küçük burjuva demagojisi" yapmakla suçlamaya başlamışlardı.. Bunun neticesinde, 1955 Nisanında Başbakanlık’tan alındığı gibi, Komünist Partisi Merkez Komitesi üyeliğinden de çıkarıldı.
Macaristan’da halkın bu müdahaleye tepkisi çok büyük oldu..
23 Ekim 1956 günü Budapeşte'de büyük gösteriler başladı. Kalabalık bir kaç saat içinde 200.000 kişiyi bulmuştu. Göstericiler Nagy'nin evinin önüne gitti. Nagy balkona çıkıp, komünistler arasındaki geleneğe uygun olarak, "Tovarish../ Yoldaşlar!" diye halka hitab etmek istediği zaman, halk "Biz yoldaş değiliz!" diye karşılık verdi.. Halkın ellerinde taşıdığı Macar bayraklarının ortası delikti. Çünkü bayraklardaki komünizm sembolü olan ’orak-çekiç'i kesip atmışlardı.. Göstericiler Stalin'in büyük heykelini bir kamyona bağlayarak devirip parçaladılar. Ve diğer komünist önderlerin heykelleri de aynı âkıbeti paylaştı..
Bu sırada Macaristan'ın diğer şehirlerinde de halk ayaklanmaları genişlemekteydi.. Ayaklanan kitleler Ulusal İhtilal Komitesi kurmuşlar ve başkanlığına da General Pal Maleter'i getirmişlerdi.
Bu durum karşısında Macar Komünist Partisi, 24 Ekim 1956 sabahı İmre Nagy'yi tekrar başbakanlığa getirmek zorunda kaldı.. Nagy hemen radyoda yaptığı bir konuşmada, halktan silahlarını bırakmasını istedi. Halk bu isteğe uymadı.. Çünkü, Budapeşte’nin ana caddelerinin başlarında Sovyet tanklarının mevzilendiği görülüyordu.. Macar halkının, ’Ruszkik haza! (Ruslar evlerine!.. Russia, go home!) ve, “Eskunzuk, eskunzuk hogy tovabb nem leszunk!” (Yemin ediyoruz, artık köle olmayacağız!) sloganlarıyla başlattıkları diyen hürriyet mücadelesi, artık dönüşü olmayan bir yola girmişti.. Halk, Sovyet askerlerinin Macaristan'dan ve Macaristan’ın da Varşova Paktı’ndan çıkmasını istiyordu.
Başbakan Nagy, bir yandan halkı yatıştırmaya çalışırken, bir yandan da güvenlik kuvvetlerine, kendilerine ateş edilmedikçe karşılık vermemeleri talimatını veriyordu.. Taşradan yüzbinler de Budapeşte üzerine yürümeye hazırlanıyordu..
Yine aynı gün, Janos Kadar Macaristan Komünist Partisi Genel Sekreteri oldu. Eskiden ’titoist’ olduğu gerekçesiyle 5 yıl hapis yatan Kadar'ın radyodan halka hitaben yaptığı yatıştırıcı konuşmalar da fayda vermedi. Sovyet tankları ise, doğrudan halkın üzerine ateş açıyordu..
Sovyet Rusya da işin ciddiyetini gördüğü için, 30 Ekim akşamı bir deklarasyon yayınladı. Sovyet kuvvetlerinin Macaristan da Varşova Paktı gereğince bulunduğu söylenen bu bildiride, ilk defa olarak bir "sosyalist halklar topluluğu"ndan söz edilmekte idi.
Bu deklarasyona göre, Macar hükümetinin gerekli gördüğü anda ülkedeki Sovyet kuvvetlerinin geri çekilebileceği ve bu ülkede Sovyet kuvvetlerinin bulunmasının Macar hükümeti ve "diğer Varşova Paktı üyeleri ile" müzakere edilebileceği bildiriliyordu. Ayrıca, deklarasyon, "sosyalist halklar topluluğu"na dahil ülkeler arasındaki münasebetlerin, tam bir hak eşitliği, toprak bütünlüğü, siyasî bağımsızlık ve egemenliğine saygı ve birbirlerinin içişlerine karışmama ilkesine dayanması gerektiğini söylüyordu.
Ama, bu açıklamaların uygulamada yeri yoktu.. Ayrıca, Macaristan’ın her yerinde mahallî hükümetler kurulmaya başlamıştı ve bu hükümetler artık İmre Nagy'yi bile dinlemiyorlardı.
Budapeşte Muharebesi, Sovyet kuvvetlerinin II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru sınırı geçerek Macaristan'ın başkenti Budapeşte'ye yönelen genel taarruzlarının devamında kentin kuşatılması ve alınması sırasında yaşanan çatışmalardır.
Macar ve Alman birliklerince savunulan kent, 29 Kasım 1944 tarihinde Kızıl Ordu'ya bağlı birlikler ve artık Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan ve Almanya'ya savaş ilan etmiş bulunan Romen Ordusu tarafından kuşatıldı. Kuşatma, kenti savunan kuvvetlerin 13 Şubat 1945 tarihinde kayıtsız şartsız teslim olmasıyla sona erdi. Kenti kuşatan Sovyet güçleri, Rodion Malinovski'nin 2. Ukrayna Cephesi'ne bağlı birliklerdir. Savunmadaki kuvvetler, Alman Waffen-SS birlikleri ile Macar Ordusu'dur. Budapeşte kuşatması II. Dünya Savaşı boyunca yaşanan en kanlı kuşatmalardan biri oldu.
Harekât öncesi
Macaristan, 1944 yılında Almanya'ya çok isteksizce bağlı idi. [3] 1944 yılının Mart ayında Macaristan, savaştan çıkma çabası içindeydi ve Nazi'ler tarafından, Macaristan'daki Yahudilere karşı gerekli "önlemler"i almakta isteksiz görülüyordu. Oysa Almanya'nın Balaton Gölü civarındaki petrol kuyularından çıkartılan Macaristan petrolüne şiddetle ihtiyacı vardı. Bu petrol bölgesini güven altına almak için Alman zırhlı birlikleri 19 Mart 1944 tarihinde Margarethe Harekâtı ile Macaristan'a girdiler. Macaristan Kral Naibi Amiral Miklós Horthy, ülkesini savaştan çekme yönündeki tutumunu sürdürdü.
Horthy, 1944 yılı Ekim ayında Müttefik Devletler ile barış görüşmelerine girişti. Alman istihbaratının bu gelişmelerden bilgisi vardı ve buna bir tepki olarak Alman operasyonu Panzerfaust Harekâtı, 16 Ekim 1944 tarihinde başlatıldı ve Horthy, tahtan çekilmeye zorlandı. Sonuçta Horthy ve hükümeti düşürüldü, Macar Nasyonal Sosyalist Partisi başkanı Ferenc Szálasi, yeni hükümeti kurdu.
Taarruz
Kızıl Ordu'nun 2., 3. ve 4. Ukrayna Cephe'leri, 1944 yılının Ekim ayından itibaren Macaristan içlerinde ilerliyorlardı. Macaristan başkenti Budapeşte çevresindeki Alman - Macar kuvvetlerini geri attıktan sonra kenti kuşattılar ve taarruza geçtiler. Kızıl Ordu'nun Budapeşte'yi hedef alan harekâtı 29 Ekim 1944 günü başladı. Kente, iki operatif gruba bölünmüş olarak 1 milyondan fazla Sovyet askeri taarruz etmiştir. Sovyet planı, Budapeşte'yi Macaristan'daki diğer Alman ve Romen birliklerinden koparıp almayı amaçlıyordu. Sovyet ve 1944 yılının Ağustos ayı sonlarından beri artık Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan Romen kuvvetleri, 7 Kasım'da kentin doğusundaki dış mahallelere girdi. Taarruza çeşitli zorunluluklarla bir süre ara veren bu kuvvetler, 19 Aralık'ta taarruzlarına yeniden başladılar. Budapeşte ile Viyana arasındaki ana ulaşım hatları, 26 Aralık 1944 tarihinde Kızıl Ordu birliklerinin eline geçti. Böylelikle Budapeşte'nin kuşatılması tamamlanmış oldu. Macar Nasyonal Sosyalist Partisi başkanı ve başbakan "Ulusal Lider" Ferenc Szálasi zaten 9 Aralık'ta kentten ayrılmıştı.
Kentin Sovyet ve Romen birliklerince kuşatılmasıyla, yaklaşık olarak 33 bin Alman ve 37 bin Macar askerinin yanı sıra 800 binin üstünde sivil çevrilmiş oldu. Birliklerin kenti tahliye etmesi emrini vermeyi reddeden Hitler, kenti bir kale şehir ilan etti. Kent, son adama, son mermiye kadar savunulacaktı. 9. Waffen SS Dağ Kolordusu Komutanı, SS Generali Karl Pfeffer-Wildenbruch kentin savunmasından sorumlu komutan olarak atandı.
Budapeşte Stalin için önemli bir hedefti. Gerçekten de Yalta Konferansı yaklaşmaktaydı ve Stalin, Churchill ve Roosevelt'in karşısına olabildiğince güçlü çıkmak istemektedir. Bu nedenle General Malinovski'ye, kenti en kısa zamanda almasını emretti. [4]
General Malinovski, 29 Aralıkta ulak olarak iki görevli subayı kente, silah bırakmalarını önermek üzere gönderdi. Bu iki ulak, dönüş yolunda vuruldular. Bazı Alman ve Macar tarihçiler tarafından, ulaklara kasıtlı olarak Sovyet askerlerince ateş açıldığı yönündeki iddialara, Sovyetler Birliği'nde şiddetle karşı çıkıldı. Bir grup da, ulakların dönüş yolunda yanlışlıkla dost ateşi yediğine inanmaktadır. Her halükarda Sovyet komutanlar, bunu bir red cevabı olarak kabul ettiler ve taarruz emri verdiler.
Sovyet saldırısı doğu banliyölerinde Peşte üzerinden başladı. Alman ve Macar kuvvetleri, arazi bırakarak zaman kazanmaya ve Sovyet ilerlemesini yavaşlatmaya çalıştılar. Sonuçta, savunma hatlarını kısaltabilmek için ve Budin'in tepelik topografyasından yararlanmayı umarak geri çekildiler.
Alman karşı taarruzları
Macaristan'daki Alman kuvvetleri 1945 Ocak ayı başlarında, kapalı adı Konrad Harekâtı olan üç parçalı bir karşı taarruz başlattılar. Harekât, kuşatma altındaki Budapeşte garnizonunu rahatlatmayı amaçlayan Alman - Macar ortak girişimidir.
Kapalı adı Konrad I Harekâtı olan ilk taarruz, 1 Ocak'ta başlatıldı. Alman 4. SS Panzer Kolordusu Budapeşte'nin kuzeyindeki tepelik arazideki Tata'dan, Sovyet kuşatmasını bu bölgede yarmak için taarruz etti. Aynı anda Waffen-SS birlikleri, Budapeşte'nin batısından taktik bir üstünlük elde etmek için saldırdı. Sovyet komutanlığı 3 Ocak'ta, ortaya çıkan tehdidi karşılamak için dört tümeni daha muharebeye soktu. Sovyet savunması, taarruzu Budapeşte'ye 20 km.den daha az bir mesafede durdurmayı başardı. Alman kuvvetleri 12 Ocak'ta geri çekilmek zorunda kaldı.
Konrad II Harekâtı, 7 Ocak'ta başlatıldı. Yine 4. SS Panzer Kolordusu, Esztergom üzerinden Budapeşte havaalanı yönünde taarruz etti. Kenti savunan Alman ve Macar birliklerinin havadan ikmalini sağlayabilmek için havaalanını ele geçirmeye çalıştılar. Ancak havaalanı yakınlarında ileri harekât durduruldu.
Konrad Harekâtı'nın son girişimi 17 Ocak'ta başlatıldı. 4. SS Panzer Kolordusu ve 3. Panzer Kolordusu, Budapeşte'nin güneyinden, bölgedeki on Sovyet tümenini kuşatmayı hedefleyen bir taarruz geliştirdiler. Bu girişim de başarısızlığa uğradı.
Sovyet taarruzları
Bu arada kent içindeki çatışmaların yoğunluğu arttı. Havaalanının, kuşatmanın başlamasından önce, 27 Aralık'ta Sovyet kuvvetlerinin eline geçmesi nedeniyle ikmal belirleyici bir faktör oldu. Alman birlikleri 9 Ocak'a kadar bazı ana bulvarları ve parkları uçak ve planörler için kullanabilmişlerdir. Ancak bu bile yoğun bir Sovyet topçu ateşi altındaydı. Tuna donmadan önce bazı mavnalar, karanlıktan ya da sisten yararlanarak ikmal malzemesi taşıyabilmiştir. Yine de erzak fazlasıyla kıttı. Öyle ki askerler kendi çabalarıyla yiyecek bulmak durumunda kalmaktaydılar, hatta kendi atlarını yediler. Aşırı soğuk hava, Alman ve Macar birliklerini açısından durumu iyiden iyiye zorlaştırıyordu.
Kısa sürede Sovyet birlikleri kendilerini Almanların Stalingrad'daki durumuna benzer bir durumda buldular. Sokak çatışmalarına girerek ilerlemek zorundaydılar. Yine de, keskin nişancılarına ve istihkamcılarına dayanarak sokak çatışmalarında avantaj elde edebildiler ve ilerleyebilmeyi başardılar. Hatta çatışmalar kentin kanalizasyon şebekesine de indi. Her iki tarafın birlikleri, manevralarda bu kanalları kullandılar. Altı Sovyet denizcisi, kentin kalesine ulaşmayı ve bir Alman subayı esir alarak yine yeraltından geri dönmeyi başardı. Ancak Almanların kent sakinlerini kanalizasyon şebekesinde kılavuz olarak kullanarak kurdukları tuzaklar nedeniyle bu tür "av aramalar" ender olarak uygulanmıştır.
Ocak ayı ortalarında Sovyet kuvvetleri Csepel Adası'nı almayı başardılar. Burada, Sovyet ateşi altında dahi top mermisi ve Panzerfasut (Alman tanksavar silahı) üretmeyi sürdüren fabrikalar vardı. Bu arada Peşte'deki durum, Sovyet birliklerinin ilerlemesiyle Alman - Macar garnizonunun ikiye bölünmesi tehlikesinin ortaya çıkmasıyla daha da kötüleşti.
Hitler, 17 Ocak'ta Buda'nın savunulmaya devam edilmesi koşuluyla Peşte'deki birliklerin buraya çekilmesini kabul etti. Tuna üzerindeki beş köprü de, tahliye edilen siviller ve çekilen askerlerle tıkandı. Alman birlikleri, 18 Ocak'ta Macar subayların protesto etmelerine karşın bu köprüleri attılar.
İkinci Alman karşı taarruzu
Alman birlikleri 20 Ocak'ta ikinci genel taarruzlarını başlattılar. Bu kez kentin güneyinde Sovyet hatlarında 20 km.lik bir gedik açtılar. Tuna'ya doğru ilerleyerek Sovyet ikmal hatlarını tehdit etmeye başladılar.
Stalin, birliklere ne pahasına olursa olsun mevzilerini tutmalarını emretti. Budapeşte'ye taarruz etmek için gönderilen İki kolordu, Alman taarruzun karşılamak için aceleyle kentin güneyine hareket etti. Yine de Alman birlikleri kente 20 km.den daha kısa bir mesafeye kadar ulaşabildiler. Ancak muharebe bitkinliği ve ikmal yetersizliği nedeniyle taarruzlarını sürdüremediler. Budapeşte savunması, sonunda kenti bırakmak ve bütün bütün imha olmaktan kurtulmak için çekilmeyi talep ettiyse de Hitler geri çekilmeyi onaylamadı.
Alman birlikleri, karşı taarruzla ulaşmış oldukları ileri mevzileri daha uzun süre tutamayarak 28 Ocak 1945 günü geri çekilmek zorunda kaldılar.
Buda Muharebesi
Düz bir araziye yayılmış olan Peşte'nin tersine Buda, tepelik bir arazide kurulmuştur. Bu durum savunmanın, büyük ölçüden yavaşlamış olan Sovyet ileri hareketinden daha yüksek arazide savunma yapmalarına ve topçu mevzilemelerine olanak vermiştir. Ana kale, seçkin bir Alman birliği olan Waffen-SS birliklerince savunuluyordu ve birkaç Sovyet taarruzunu başarıyla püskürttüler. Öte yandan her iki tarafın birlikleri birkaç gün boyunca kentin mezarlığında açılmış mezarlar arasında çarpıştı.
Özellikle Tuna nehri üzerindeki Margaret adasında Sovyet 25. Muhafız Piyade Tümeni ile Alman birlikleri arasında amansız çatışmalar oldu. Ada halen kente yarısı yıkılmış bir köprüyle bağlıydı. Ada aynı zamanda paraşüt atma / atlama bölgesi olarak ve kent merkezinde düzenlenen kısa pisti korumak için kullanılıyordu.
Harekâtın altıncı haftasından sonra 11 Şubat'ta Kızıl Ordu birlikleri aynı anda cephenin üç ayrı kesiminden şiddetli bir saldırı başlattılar ve sonunda Gellért Tepesi'ni ele geçirdiler. Sonunda Sovyet topçusu kentin tümü üzerinde ve iki kilometrekareden daha dar bir alana sıkışmış olan Alman - Macar kuvvetleri üzerine ateşi oturttu. Bu birlikler zaten yetersiz beslenme ve hastalıklardan dolayı bitkindiler.
Bu muharebeler sırasında bazı Macar tutsaklar Sovyet tarafında savaştı. Sovyet tarafında savaşan Macar askerler, "Buda Gönüllü Alayı" olarak bilinir.
Kentin bu bölümünün güneyindeki demiryolu istasyonunu iki günlük kanlı muharebelerle ele geçiren Sovyet kuvvetleri, Buda Kalesi'nin bulunduğu tepeye ilerlediler. Şiddetli çatışmaların ardından 10 Şubat'ta Sovyet denizcilerinden oluşan Kızıl Ordu birliği, tepede bir dayanak elde etti. Böylelikle Alman - Macar garnizonunu ikiye bölmüş oldu.
Alman geri çekilişi
Hitler, halen Alman komutan General Pfeffer-Wildenbruch'ın, Budapeşte'yi tahliye etmesini ya da bir yarma hareketiyle kuşatmayı yarmasını yasaklamaktaydı. Ancak son birkaç gündür ikmal malzemesi getiren planörleri arkası kesilmişti ve ikmal malzemesinin artık paraşütle bırakılmaları da söz konusu olmuyordu.
General Pfeffer-Wildenbruch, çaresizlik içinde askerlerini Budapeşte'nin dışına çıkarmaya karar verdi. Alman komutan, alışılmış biçimde davranmayarak kentin Macar komutanına pek danışmadı. Yine de tüm kent savunmasının üst komutanı gibi davranarak kuşatmayı yarıp çıkma harekâtına Macar Komutanı da dahil etti.
Alman ve Macar birliklerinin oluşturan 28 bin kişi, 11 Şubat akşamı Kale yamaçlarından aşağı yürüyüşe geçtiler. Üç dalga halinde, çok sayıda siville birlikte harekete geçildi. Ancak Kızıl Ordu, kaçış girişimin fark etmiş ve önlem almıştır.
Bununla birlikte sis kaçış için bir örtü oluşturmuştur. İlk dalga, Sovyet askerleri ve topçusunu hazırlıksız yakaladı ve çoğu Kızıl Ordu hatlarını aşmayı başardı. Sovyet birlikleri böylelikle alarma geçtiği için ikinci ve üçüncü dalgaların fazla şansı olmadı. Sovyet topçusu ve roket bataryaları bu dalgaları çatal ateşine aldı. Ağır ateş altında, büyük çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 5 - 10 bin kişi, Budapeşte'nin kuzeybatısındaki ormanlık bölgeye ulaşabildi ve Viyana'ya kaçabildi. Sonuç olarak Budapeşte kuşatmasından kurtulan Alman askeri 600 -700 kadardır. [5] Bu askerlerin kabaca 170 kadarı Waffen-SS birliklerine aittir. Macar askerlerinden kurtulanların sayısı bilinmiyor. [6]
Budapeşte'den çekilen birliklerin çoğu öldü, yaralandı ya da Sovyet birliklerince esir alındı. General Pfeffer-Wildenbruch ve Macar Komutan General Hindy, tutsaklar arasındadır.
Budapeşte'de kalan Alman - Macar birlikleri 13 Şubat 1945 tarihinde teslim oldular. Askeri tarihçi Liddell Hart, Alman tutsakların sayısını 110 bin olarak vermektedir. [1] Budapeşte'de binaların yüzde seksenden fazlası tümüyle yıkıldı ya da hasar gördü. Bunlar arasında tarihi kale ve Macaristan Parlamento Binası da bulunmaktadır. Tuna üzerindeki beş köprü de imha oldu.
Özetlemek gerekir ise Manşetlerden,
*Alman askerleri Budapeşte’de..
2. Dünya Savaşı’nın en kanlı savaşlarından
Budapeşte Muharebesi
Ama, Sovyet güçleri II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru sınırı geçerek Budapeşte'ye yöneldi.. Macar ve Alman birliklerince savunulan 800 bin nüfuslu Budapeşte, 29 Kasım 1944 tarihinde Kızıl Ordu'ya bağlı birlikler ve artık Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan ve Almanya'ya savaş ilan etmiş bulunan Romen Ordusu tarafından kuşatıldı. Kuşatma, kenti savunan kuvvetlerinin, 13 Şubat 1945 tarihinde (Almanya’nın teslim olduğu 8 Mayıs 1945’den üç ay önce) kayıtsız-şartsız teslim olmasıyla sona erdi. Şehri kuşatan Sovyet güçlerinin komutanı General Rodion Malinovsky idi..
Budapeşte kuşatması II. Dünya Savaşı boyunca yaşanan en kanlı kuşatmalardan birisi olarak nitelenmektedir.. Sovyetler’in asker kaybının 180 bin, Alman ve Macarların kayıblarının ise, 35 bin kişi olduğu anlaşılıyordu.. Ağır ateş altında, büyük çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 5 - 10 bin kişi, Budapeşte'nin kuzeybatısındaki ormanlık bölgeye ulaşabildi ve 150 km. kadar batıdaki Viyana'ya kaçabildi. Budapeşte kuşatmasından kurtulan Alman askeri 600 -700 kadardır.
Budapeşte'den çekilen birliklerin çoğu öldü ve 110 bin kadar alman askeri ise, esir düştü.. (Askerî tarihçi Liddell Hart, alman esirlerin sayısını 110 bin olarak vermektedir.) Alman komutan General Pfeffer-Wildenbruch ve Macar komutan General Hindy, esir düşenler arasındaydı.
Sonuçlar
Alman ve Macar birlikleri neredeyse tümüyle imha oldular. Tümüyle ya da büyük kısmıyla İmha olan Alman tümenleri; 13. Panzer Tümeni, " Feldherrnhalle" Panzer Kolordusu'nun iki tümeni, 8. SS Süvari Tümeni "Florian Geyer" ve 22. SS Süvari Tümeni Maria Theresa. Macar 1. Kolordusu tümüyle imha oldu. Bu kolordu bünyesinde iki piyade ve bir zırhı tümen bulunmaktaydı. Mart ayında başlatılan Bahar Uyanışı Harekâtı bir yana bırakılırsa Budapeşte Kuşatması sırasında girişilen harekât, Doğu Cephesi'nin güney kesiminde son geniş çaplı Alman harekâtıydı. Kuşatma sonrasında Wehmacht, özellikle de Waffen-SS birlikleri tükenmişti. Kızıl Ordu yönünden ise Budapeşte Kuşatması, Berlin Muharebesi'nden önceki son prova gibiydi. Ve ardından Viyana Taarruzu'nu başlattı. Budapeşte'nin Kızıl Ordu eline geçmesinden tam iki ay sonra 13 Nisan 1945 tarihinde Viyana düştü. [7]
Bizi Google+ üzerinde bulun
Bu konuyu daha önce yazdığım bloglarda yer vermiştim,Sonuç olarak tarih boyunca pek çok acıya maruz kalmıştır yakın tarihe bakıcak olursak,
1944 yılının son günleri II.Dünya savaşınında sonları idi 1944 yılının 16 Aralık Türk basını manşetlerinde şu haberler yer alıyordu,
16 Aralık 1944 Akşam Gazetesi...
Budapeşte Muharebesi Şiddet ile devam ediyor...
Kızılordu Slovakya'nın merkezi Bratislava istikametinde ilerliyor
Paris 16 (A.A.) - Budapeşte muharebesi durmadan artan bir vahşet içinde devam etmektedir.Almanlar bu kesimdeki çarpışmalara yeni bir SS tümeni sevketmişlerdir.Almanların devamlı karşı taarruzlarını mühim miktarda tank birlikleri ve şiddetli bir top ateşi desteklemektedir.
Guderian Budapeşte'yi müdafaa edecek
Londra 16 (A.A.) - Stokholm'den gelen haberlere göre Alman generali Guderian,şimdi Budapeşte'de bulunmaktadır.General Guderian Macar başşehrinin müdafaası için tertibat almaktadır.Görüldüğü gibi,Almanlar Budapeşte'yi sonuna kadar müdafaa etmek niyetindedirler.
Harp muhabirleri,Budapeşte'nin akıbetini tayin edecek olan muharebenin en kanlı muharebelerden biri olduğu kanaatindedirler.
Kahire 16 (A.A.) - Macaristan'dan gelen haberlere göre,Almanlar Budapeşte şehri içinde sokak çarpışmaları için lazım gelen bütün tedbirleri almışlardır.
Kızılordu Bratislava üzerine yürüyor
New York 16 (A.A.) -Buraya gelen haberlere göre,general Malinovsky kuvvetleri Bratislava'ya giden yol üzerinde geçidi aşmışlardır.
Bu geçitten geçmiş olan Sovyet kuvvetleri aynı zamanda Viyana yolu üzerinde de bulunmaktadırlar.
16 Aralık 1944-Cumhuriyet Gazetesi
Almanlar sulh için yeni iskandiller yapıyorlar
Vatikan vasıtasıyla "kayıtsız ve şartsız" teslimin tarifini istemişler
Londra 15 (A.A.) -New York Times muhabiri,Roma'dan bildiriyor:
Roma'da dolaşan haberlere göre Almanlar,Vatikan'ın delaletiyle "kayıtsız ve şartsız teslim" cümlesinin daha satih bir tarifini öğrenmeye gayret etmektedirler.
Diğer taraftan Papa da, Müttefiklerin nazilerle Alman milleti arasında bir fark gözetip gözetmeyeceklerini anlamak istemiştir.
16 Aralık 1944-Vakit Gazetesi
Ruslar Avusturya'ya 82 km. de!
85 Rus Tümeni Macaristan'da savaşıyor
Budapeşte'nin sokak muharebeleriyle harap olacağı anlaşılıyor
Moskova, 15 (A.A.) - Ruslar tarafından zaptedildiği bildirilen Zakhani'nin elegeçirilmesi,Sovyet ordularının Avusturya hududundan 82 kilometre mesafede bulunduklarını gstermektedir.Zakhan şehri,Yugoslav,Macar hududu üzerindedir.
Budapeşte savaşı gitgide daha kesif ve daha şiddetli bir mahiyet almaktadır.Rusların dış müdafaalarına girmiş oldukları Peşte'nin şimal,batı ve şimalinde kanlı ve şiddetli savaşlar cereyan etmektedir.Alman mukavemesi,müstesna bir şekilde çetinleştirmiştir.
Budapeşte'de binaların yüzde seksenden fazlası yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Bunlar arasında tarihî kale ve Macaristan Parlamento binası da bulunmaktadır. Tuna üzerindeki beş köprü de imha oldu.
Budapeşte'nin Kızıl Ordu eline geçmesinden tam iki ay sonra 13 Nisan 1945 tarihinde de Viyana düştü. Bu başarılarının ardından Malinovski ‘mareşal’liğe terfi ettirildi..
Macaristan, Avrupa'daki savaşın sonuna kadar Almanya'nın müttefiki olarak kalmaya devam etti.
*Stalin, bütün Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi,
Macaristan’da da hemen bir komünist rejim oluşturuyordu..
Sovyet güçlerinin Budapeşte’ye girmesinden hemen sonra, macar stalinistler Sovyetler’in tam desteğini alarak girdikleri 1945 seçimlerinden dördüncü parti olarak çıkmalarına rağmen hükümete girmeyi başardılar. Daha sonra Sovyetler duruma ağırlığını daha da fazla koydu ve birkaç bin üyesi bulunan stalinistler Macaristan'ın tek hâkimi durumuna geldiler.
1919’dakine benzer bir yeni sovyet cumhuriyeti ilan edildi, her şey devletleştirildi, özel mülkiyetler sahiblerinin elinden zorla alındı, kilise ve din aleyhdarlığı kampanyası başlatıldı.
Artık, alman emperyalizminin çizmeleri altında ezilmek dönemi sona eriyor, ve amma, 45 yıl sürecek bir karanlık komünist esaret dönemi başlıyordu..
Macaristan’da kurulan kukla komünist rejimin Macaristan İşçi Partisi Genel Sekreteri Matyas Rakosi, 1949-53 yılları arasında Macaristan'da stalinizmin katı bir uygulayıcısı oldu.
Matyos Rakosi koyu bir Stalinciidi. Ve bu kişi, 1952’den itibaren başbakanlığı da üstleniyordu.. Stalin 5 Mayıs -1953’de öldükten sonra, stalinistler Macaristan'da baskıyı daha da artırdılar. 17 Haziran 1953'teki Doğu Berlin’deki komünist rejime karşı gerçekleşen ayaklanma, 28 Haziran 1956’da Polonya'da patlak veren Poznan Ayaklanması, Sovyet liderlerini endişelendiriyordu.. Bu ayaklanmalar, Macaristan'ı da etkilemiş ve Haziran sonlarında Macaristan'ın bazı fabrikalarında işçiler de ayaklanmışlardı. Bu durum Sovyetler’i iyice ürkütmüştü.. Macar Komünist Partisi lideri ve Başbakan Rakosi azledildi ve yerine İmre Nagy başbakanlığa getirildi.. Nagy, ilk iş olarak toplama kamplarını kapatıp 10 bin mahkumu serbest bıraktı. Ekonomik ve siyasal reform ilan etti. Köylülerin kollektif çiftliklerde çalışma mecburiyetini kaldırdı ve köylüye toprak mülkiyetini tanıdı. Tüketim malları üretimine hız vererek, halkın ekonomik sıkıntılarını karşılamaya çalıştı. Sanayide tüketim mallarına yatırımı artıracağı sözünü verdi. Gizli polis teşkilatı AHV'nin başkan ve başkan yardımcısı, halka karşı suç işlemekten 6 ve 9 yıl hapse mahkum edildi. Kilise ve din konusunda daha geniş bir müsamaha gösterdi. Bunlara benzer daha bir çok yumuşama tedbirleri alan Nagy kısa sürede halkın sevgisini kazandı.
Halkın Nagy'ye karşı sevgi gösterileri artarken, Sovyet Bloku’ndaki komünistler Nagy’yi "küçük burjuva demagojisi" yapmakla suçlamaya başlamışlardı.. Bunun neticesinde, 1955 Nisanında Başbakanlık’tan alındığı gibi, Komünist Partisi Merkez Komitesi üyeliğinden de çıkarıldı.
Macaristan’da halkın bu müdahaleye tepkisi çok büyük oldu..
23 Ekim 1956 günü Budapeşte'de büyük gösteriler başladı. Kalabalık bir kaç saat içinde 200.000 kişiyi bulmuştu. Göstericiler Nagy'nin evinin önüne gitti. Nagy balkona çıkıp, komünistler arasındaki geleneğe uygun olarak, "Tovarish../ Yoldaşlar!" diye halka hitab etmek istediği zaman, halk "Biz yoldaş değiliz!" diye karşılık verdi.. Halkın ellerinde taşıdığı Macar bayraklarının ortası delikti. Çünkü bayraklardaki komünizm sembolü olan ’orak-çekiç'i kesip atmışlardı.. Göstericiler Stalin'in büyük heykelini bir kamyona bağlayarak devirip parçaladılar. Ve diğer komünist önderlerin heykelleri de aynı âkıbeti paylaştı..
Bu sırada Macaristan'ın diğer şehirlerinde de halk ayaklanmaları genişlemekteydi.. Ayaklanan kitleler Ulusal İhtilal Komitesi kurmuşlar ve başkanlığına da General Pal Maleter'i getirmişlerdi.
Bu durum karşısında Macar Komünist Partisi, 24 Ekim 1956 sabahı İmre Nagy'yi tekrar başbakanlığa getirmek zorunda kaldı.. Nagy hemen radyoda yaptığı bir konuşmada, halktan silahlarını bırakmasını istedi. Halk bu isteğe uymadı.. Çünkü, Budapeşte’nin ana caddelerinin başlarında Sovyet tanklarının mevzilendiği görülüyordu.. Macar halkının, ’Ruszkik haza! (Ruslar evlerine!.. Russia, go home!) ve, “Eskunzuk, eskunzuk hogy tovabb nem leszunk!” (Yemin ediyoruz, artık köle olmayacağız!) sloganlarıyla başlattıkları diyen hürriyet mücadelesi, artık dönüşü olmayan bir yola girmişti.. Halk, Sovyet askerlerinin Macaristan'dan ve Macaristan’ın da Varşova Paktı’ndan çıkmasını istiyordu.
Başbakan Nagy, bir yandan halkı yatıştırmaya çalışırken, bir yandan da güvenlik kuvvetlerine, kendilerine ateş edilmedikçe karşılık vermemeleri talimatını veriyordu.. Taşradan yüzbinler de Budapeşte üzerine yürümeye hazırlanıyordu..
Yine aynı gün, Janos Kadar Macaristan Komünist Partisi Genel Sekreteri oldu. Eskiden ’titoist’ olduğu gerekçesiyle 5 yıl hapis yatan Kadar'ın radyodan halka hitaben yaptığı yatıştırıcı konuşmalar da fayda vermedi. Sovyet tankları ise, doğrudan halkın üzerine ateş açıyordu..
Sovyet Rusya da işin ciddiyetini gördüğü için, 30 Ekim akşamı bir deklarasyon yayınladı. Sovyet kuvvetlerinin Macaristan da Varşova Paktı gereğince bulunduğu söylenen bu bildiride, ilk defa olarak bir "sosyalist halklar topluluğu"ndan söz edilmekte idi.
Bu deklarasyona göre, Macar hükümetinin gerekli gördüğü anda ülkedeki Sovyet kuvvetlerinin geri çekilebileceği ve bu ülkede Sovyet kuvvetlerinin bulunmasının Macar hükümeti ve "diğer Varşova Paktı üyeleri ile" müzakere edilebileceği bildiriliyordu. Ayrıca, deklarasyon, "sosyalist halklar topluluğu"na dahil ülkeler arasındaki münasebetlerin, tam bir hak eşitliği, toprak bütünlüğü, siyasî bağımsızlık ve egemenliğine saygı ve birbirlerinin içişlerine karışmama ilkesine dayanması gerektiğini söylüyordu.
Ama, bu açıklamaların uygulamada yeri yoktu.. Ayrıca, Macaristan’ın her yerinde mahallî hükümetler kurulmaya başlamıştı ve bu hükümetler artık İmre Nagy'yi bile dinlemiyorlardı.
Budapeşte Muharebesi, Sovyet kuvvetlerinin II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru sınırı geçerek Macaristan'ın başkenti Budapeşte'ye yönelen genel taarruzlarının devamında kentin kuşatılması ve alınması sırasında yaşanan çatışmalardır.
Macar ve Alman birliklerince savunulan kent, 29 Kasım 1944 tarihinde Kızıl Ordu'ya bağlı birlikler ve artık Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan ve Almanya'ya savaş ilan etmiş bulunan Romen Ordusu tarafından kuşatıldı. Kuşatma, kenti savunan kuvvetlerin 13 Şubat 1945 tarihinde kayıtsız şartsız teslim olmasıyla sona erdi. Kenti kuşatan Sovyet güçleri, Rodion Malinovski'nin 2. Ukrayna Cephesi'ne bağlı birliklerdir. Savunmadaki kuvvetler, Alman Waffen-SS birlikleri ile Macar Ordusu'dur. Budapeşte kuşatması II. Dünya Savaşı boyunca yaşanan en kanlı kuşatmalardan biri oldu.
Harekât öncesi
Macaristan, 1944 yılında Almanya'ya çok isteksizce bağlı idi. [3] 1944 yılının Mart ayında Macaristan, savaştan çıkma çabası içindeydi ve Nazi'ler tarafından, Macaristan'daki Yahudilere karşı gerekli "önlemler"i almakta isteksiz görülüyordu. Oysa Almanya'nın Balaton Gölü civarındaki petrol kuyularından çıkartılan Macaristan petrolüne şiddetle ihtiyacı vardı. Bu petrol bölgesini güven altına almak için Alman zırhlı birlikleri 19 Mart 1944 tarihinde Margarethe Harekâtı ile Macaristan'a girdiler. Macaristan Kral Naibi Amiral Miklós Horthy, ülkesini savaştan çekme yönündeki tutumunu sürdürdü.
Horthy, 1944 yılı Ekim ayında Müttefik Devletler ile barış görüşmelerine girişti. Alman istihbaratının bu gelişmelerden bilgisi vardı ve buna bir tepki olarak Alman operasyonu Panzerfaust Harekâtı, 16 Ekim 1944 tarihinde başlatıldı ve Horthy, tahtan çekilmeye zorlandı. Sonuçta Horthy ve hükümeti düşürüldü, Macar Nasyonal Sosyalist Partisi başkanı Ferenc Szálasi, yeni hükümeti kurdu.
Taarruz
Kızıl Ordu'nun 2., 3. ve 4. Ukrayna Cephe'leri, 1944 yılının Ekim ayından itibaren Macaristan içlerinde ilerliyorlardı. Macaristan başkenti Budapeşte çevresindeki Alman - Macar kuvvetlerini geri attıktan sonra kenti kuşattılar ve taarruza geçtiler. Kızıl Ordu'nun Budapeşte'yi hedef alan harekâtı 29 Ekim 1944 günü başladı. Kente, iki operatif gruba bölünmüş olarak 1 milyondan fazla Sovyet askeri taarruz etmiştir. Sovyet planı, Budapeşte'yi Macaristan'daki diğer Alman ve Romen birliklerinden koparıp almayı amaçlıyordu. Sovyet ve 1944 yılının Ağustos ayı sonlarından beri artık Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan Romen kuvvetleri, 7 Kasım'da kentin doğusundaki dış mahallelere girdi. Taarruza çeşitli zorunluluklarla bir süre ara veren bu kuvvetler, 19 Aralık'ta taarruzlarına yeniden başladılar. Budapeşte ile Viyana arasındaki ana ulaşım hatları, 26 Aralık 1944 tarihinde Kızıl Ordu birliklerinin eline geçti. Böylelikle Budapeşte'nin kuşatılması tamamlanmış oldu. Macar Nasyonal Sosyalist Partisi başkanı ve başbakan "Ulusal Lider" Ferenc Szálasi zaten 9 Aralık'ta kentten ayrılmıştı.
Kentin Sovyet ve Romen birliklerince kuşatılmasıyla, yaklaşık olarak 33 bin Alman ve 37 bin Macar askerinin yanı sıra 800 binin üstünde sivil çevrilmiş oldu. Birliklerin kenti tahliye etmesi emrini vermeyi reddeden Hitler, kenti bir kale şehir ilan etti. Kent, son adama, son mermiye kadar savunulacaktı. 9. Waffen SS Dağ Kolordusu Komutanı, SS Generali Karl Pfeffer-Wildenbruch kentin savunmasından sorumlu komutan olarak atandı.
Budapeşte Stalin için önemli bir hedefti. Gerçekten de Yalta Konferansı yaklaşmaktaydı ve Stalin, Churchill ve Roosevelt'in karşısına olabildiğince güçlü çıkmak istemektedir. Bu nedenle General Malinovski'ye, kenti en kısa zamanda almasını emretti. [4]
General Malinovski, 29 Aralıkta ulak olarak iki görevli subayı kente, silah bırakmalarını önermek üzere gönderdi. Bu iki ulak, dönüş yolunda vuruldular. Bazı Alman ve Macar tarihçiler tarafından, ulaklara kasıtlı olarak Sovyet askerlerince ateş açıldığı yönündeki iddialara, Sovyetler Birliği'nde şiddetle karşı çıkıldı. Bir grup da, ulakların dönüş yolunda yanlışlıkla dost ateşi yediğine inanmaktadır. Her halükarda Sovyet komutanlar, bunu bir red cevabı olarak kabul ettiler ve taarruz emri verdiler.
Sovyet saldırısı doğu banliyölerinde Peşte üzerinden başladı. Alman ve Macar kuvvetleri, arazi bırakarak zaman kazanmaya ve Sovyet ilerlemesini yavaşlatmaya çalıştılar. Sonuçta, savunma hatlarını kısaltabilmek için ve Budin'in tepelik topografyasından yararlanmayı umarak geri çekildiler.
Alman karşı taarruzları
Macaristan'daki Alman kuvvetleri 1945 Ocak ayı başlarında, kapalı adı Konrad Harekâtı olan üç parçalı bir karşı taarruz başlattılar. Harekât, kuşatma altındaki Budapeşte garnizonunu rahatlatmayı amaçlayan Alman - Macar ortak girişimidir.
Kapalı adı Konrad I Harekâtı olan ilk taarruz, 1 Ocak'ta başlatıldı. Alman 4. SS Panzer Kolordusu Budapeşte'nin kuzeyindeki tepelik arazideki Tata'dan, Sovyet kuşatmasını bu bölgede yarmak için taarruz etti. Aynı anda Waffen-SS birlikleri, Budapeşte'nin batısından taktik bir üstünlük elde etmek için saldırdı. Sovyet komutanlığı 3 Ocak'ta, ortaya çıkan tehdidi karşılamak için dört tümeni daha muharebeye soktu. Sovyet savunması, taarruzu Budapeşte'ye 20 km.den daha az bir mesafede durdurmayı başardı. Alman kuvvetleri 12 Ocak'ta geri çekilmek zorunda kaldı.
Konrad II Harekâtı, 7 Ocak'ta başlatıldı. Yine 4. SS Panzer Kolordusu, Esztergom üzerinden Budapeşte havaalanı yönünde taarruz etti. Kenti savunan Alman ve Macar birliklerinin havadan ikmalini sağlayabilmek için havaalanını ele geçirmeye çalıştılar. Ancak havaalanı yakınlarında ileri harekât durduruldu.
Konrad Harekâtı'nın son girişimi 17 Ocak'ta başlatıldı. 4. SS Panzer Kolordusu ve 3. Panzer Kolordusu, Budapeşte'nin güneyinden, bölgedeki on Sovyet tümenini kuşatmayı hedefleyen bir taarruz geliştirdiler. Bu girişim de başarısızlığa uğradı.
Sovyet taarruzları
Bu arada kent içindeki çatışmaların yoğunluğu arttı. Havaalanının, kuşatmanın başlamasından önce, 27 Aralık'ta Sovyet kuvvetlerinin eline geçmesi nedeniyle ikmal belirleyici bir faktör oldu. Alman birlikleri 9 Ocak'a kadar bazı ana bulvarları ve parkları uçak ve planörler için kullanabilmişlerdir. Ancak bu bile yoğun bir Sovyet topçu ateşi altındaydı. Tuna donmadan önce bazı mavnalar, karanlıktan ya da sisten yararlanarak ikmal malzemesi taşıyabilmiştir. Yine de erzak fazlasıyla kıttı. Öyle ki askerler kendi çabalarıyla yiyecek bulmak durumunda kalmaktaydılar, hatta kendi atlarını yediler. Aşırı soğuk hava, Alman ve Macar birliklerini açısından durumu iyiden iyiye zorlaştırıyordu.
Kısa sürede Sovyet birlikleri kendilerini Almanların Stalingrad'daki durumuna benzer bir durumda buldular. Sokak çatışmalarına girerek ilerlemek zorundaydılar. Yine de, keskin nişancılarına ve istihkamcılarına dayanarak sokak çatışmalarında avantaj elde edebildiler ve ilerleyebilmeyi başardılar. Hatta çatışmalar kentin kanalizasyon şebekesine de indi. Her iki tarafın birlikleri, manevralarda bu kanalları kullandılar. Altı Sovyet denizcisi, kentin kalesine ulaşmayı ve bir Alman subayı esir alarak yine yeraltından geri dönmeyi başardı. Ancak Almanların kent sakinlerini kanalizasyon şebekesinde kılavuz olarak kullanarak kurdukları tuzaklar nedeniyle bu tür "av aramalar" ender olarak uygulanmıştır.
Ocak ayı ortalarında Sovyet kuvvetleri Csepel Adası'nı almayı başardılar. Burada, Sovyet ateşi altında dahi top mermisi ve Panzerfasut (Alman tanksavar silahı) üretmeyi sürdüren fabrikalar vardı. Bu arada Peşte'deki durum, Sovyet birliklerinin ilerlemesiyle Alman - Macar garnizonunun ikiye bölünmesi tehlikesinin ortaya çıkmasıyla daha da kötüleşti.
Hitler, 17 Ocak'ta Buda'nın savunulmaya devam edilmesi koşuluyla Peşte'deki birliklerin buraya çekilmesini kabul etti. Tuna üzerindeki beş köprü de, tahliye edilen siviller ve çekilen askerlerle tıkandı. Alman birlikleri, 18 Ocak'ta Macar subayların protesto etmelerine karşın bu köprüleri attılar.
İkinci Alman karşı taarruzu
Alman birlikleri 20 Ocak'ta ikinci genel taarruzlarını başlattılar. Bu kez kentin güneyinde Sovyet hatlarında 20 km.lik bir gedik açtılar. Tuna'ya doğru ilerleyerek Sovyet ikmal hatlarını tehdit etmeye başladılar.
Stalin, birliklere ne pahasına olursa olsun mevzilerini tutmalarını emretti. Budapeşte'ye taarruz etmek için gönderilen İki kolordu, Alman taarruzun karşılamak için aceleyle kentin güneyine hareket etti. Yine de Alman birlikleri kente 20 km.den daha kısa bir mesafeye kadar ulaşabildiler. Ancak muharebe bitkinliği ve ikmal yetersizliği nedeniyle taarruzlarını sürdüremediler. Budapeşte savunması, sonunda kenti bırakmak ve bütün bütün imha olmaktan kurtulmak için çekilmeyi talep ettiyse de Hitler geri çekilmeyi onaylamadı.
Alman birlikleri, karşı taarruzla ulaşmış oldukları ileri mevzileri daha uzun süre tutamayarak 28 Ocak 1945 günü geri çekilmek zorunda kaldılar.
Buda Muharebesi
Düz bir araziye yayılmış olan Peşte'nin tersine Buda, tepelik bir arazide kurulmuştur. Bu durum savunmanın, büyük ölçüden yavaşlamış olan Sovyet ileri hareketinden daha yüksek arazide savunma yapmalarına ve topçu mevzilemelerine olanak vermiştir. Ana kale, seçkin bir Alman birliği olan Waffen-SS birliklerince savunuluyordu ve birkaç Sovyet taarruzunu başarıyla püskürttüler. Öte yandan her iki tarafın birlikleri birkaç gün boyunca kentin mezarlığında açılmış mezarlar arasında çarpıştı.
Özellikle Tuna nehri üzerindeki Margaret adasında Sovyet 25. Muhafız Piyade Tümeni ile Alman birlikleri arasında amansız çatışmalar oldu. Ada halen kente yarısı yıkılmış bir köprüyle bağlıydı. Ada aynı zamanda paraşüt atma / atlama bölgesi olarak ve kent merkezinde düzenlenen kısa pisti korumak için kullanılıyordu.
Harekâtın altıncı haftasından sonra 11 Şubat'ta Kızıl Ordu birlikleri aynı anda cephenin üç ayrı kesiminden şiddetli bir saldırı başlattılar ve sonunda Gellért Tepesi'ni ele geçirdiler. Sonunda Sovyet topçusu kentin tümü üzerinde ve iki kilometrekareden daha dar bir alana sıkışmış olan Alman - Macar kuvvetleri üzerine ateşi oturttu. Bu birlikler zaten yetersiz beslenme ve hastalıklardan dolayı bitkindiler.
Bu muharebeler sırasında bazı Macar tutsaklar Sovyet tarafında savaştı. Sovyet tarafında savaşan Macar askerler, "Buda Gönüllü Alayı" olarak bilinir.
Kentin bu bölümünün güneyindeki demiryolu istasyonunu iki günlük kanlı muharebelerle ele geçiren Sovyet kuvvetleri, Buda Kalesi'nin bulunduğu tepeye ilerlediler. Şiddetli çatışmaların ardından 10 Şubat'ta Sovyet denizcilerinden oluşan Kızıl Ordu birliği, tepede bir dayanak elde etti. Böylelikle Alman - Macar garnizonunu ikiye bölmüş oldu.
Alman geri çekilişi
Hitler, halen Alman komutan General Pfeffer-Wildenbruch'ın, Budapeşte'yi tahliye etmesini ya da bir yarma hareketiyle kuşatmayı yarmasını yasaklamaktaydı. Ancak son birkaç gündür ikmal malzemesi getiren planörleri arkası kesilmişti ve ikmal malzemesinin artık paraşütle bırakılmaları da söz konusu olmuyordu.
General Pfeffer-Wildenbruch, çaresizlik içinde askerlerini Budapeşte'nin dışına çıkarmaya karar verdi. Alman komutan, alışılmış biçimde davranmayarak kentin Macar komutanına pek danışmadı. Yine de tüm kent savunmasının üst komutanı gibi davranarak kuşatmayı yarıp çıkma harekâtına Macar Komutanı da dahil etti.
Alman ve Macar birliklerinin oluşturan 28 bin kişi, 11 Şubat akşamı Kale yamaçlarından aşağı yürüyüşe geçtiler. Üç dalga halinde, çok sayıda siville birlikte harekete geçildi. Ancak Kızıl Ordu, kaçış girişimin fark etmiş ve önlem almıştır.
Bununla birlikte sis kaçış için bir örtü oluşturmuştur. İlk dalga, Sovyet askerleri ve topçusunu hazırlıksız yakaladı ve çoğu Kızıl Ordu hatlarını aşmayı başardı. Sovyet birlikleri böylelikle alarma geçtiği için ikinci ve üçüncü dalgaların fazla şansı olmadı. Sovyet topçusu ve roket bataryaları bu dalgaları çatal ateşine aldı. Ağır ateş altında, büyük çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 5 - 10 bin kişi, Budapeşte'nin kuzeybatısındaki ormanlık bölgeye ulaşabildi ve Viyana'ya kaçabildi. Sonuç olarak Budapeşte kuşatmasından kurtulan Alman askeri 600 -700 kadardır. [5] Bu askerlerin kabaca 170 kadarı Waffen-SS birliklerine aittir. Macar askerlerinden kurtulanların sayısı bilinmiyor. [6]
Budapeşte'den çekilen birliklerin çoğu öldü, yaralandı ya da Sovyet birliklerince esir alındı. General Pfeffer-Wildenbruch ve Macar Komutan General Hindy, tutsaklar arasındadır.
Budapeşte'de kalan Alman - Macar birlikleri 13 Şubat 1945 tarihinde teslim oldular. Askeri tarihçi Liddell Hart, Alman tutsakların sayısını 110 bin olarak vermektedir. [1] Budapeşte'de binaların yüzde seksenden fazlası tümüyle yıkıldı ya da hasar gördü. Bunlar arasında tarihi kale ve Macaristan Parlamento Binası da bulunmaktadır. Tuna üzerindeki beş köprü de imha oldu.
Özetlemek gerekir ise Manşetlerden,
*Alman askerleri Budapeşte’de..
2. Dünya Savaşı’nın en kanlı savaşlarından
Budapeşte Muharebesi
Ama, Sovyet güçleri II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru sınırı geçerek Budapeşte'ye yöneldi.. Macar ve Alman birliklerince savunulan 800 bin nüfuslu Budapeşte, 29 Kasım 1944 tarihinde Kızıl Ordu'ya bağlı birlikler ve artık Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan ve Almanya'ya savaş ilan etmiş bulunan Romen Ordusu tarafından kuşatıldı. Kuşatma, kenti savunan kuvvetlerinin, 13 Şubat 1945 tarihinde (Almanya’nın teslim olduğu 8 Mayıs 1945’den üç ay önce) kayıtsız-şartsız teslim olmasıyla sona erdi. Şehri kuşatan Sovyet güçlerinin komutanı General Rodion Malinovsky idi..
Budapeşte kuşatması II. Dünya Savaşı boyunca yaşanan en kanlı kuşatmalardan birisi olarak nitelenmektedir.. Sovyetler’in asker kaybının 180 bin, Alman ve Macarların kayıblarının ise, 35 bin kişi olduğu anlaşılıyordu.. Ağır ateş altında, büyük çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 5 - 10 bin kişi, Budapeşte'nin kuzeybatısındaki ormanlık bölgeye ulaşabildi ve 150 km. kadar batıdaki Viyana'ya kaçabildi. Budapeşte kuşatmasından kurtulan Alman askeri 600 -700 kadardır.
Budapeşte'den çekilen birliklerin çoğu öldü ve 110 bin kadar alman askeri ise, esir düştü.. (Askerî tarihçi Liddell Hart, alman esirlerin sayısını 110 bin olarak vermektedir.) Alman komutan General Pfeffer-Wildenbruch ve Macar komutan General Hindy, esir düşenler arasındaydı.
Sonuçlar
Alman ve Macar birlikleri neredeyse tümüyle imha oldular. Tümüyle ya da büyük kısmıyla İmha olan Alman tümenleri; 13. Panzer Tümeni, " Feldherrnhalle" Panzer Kolordusu'nun iki tümeni, 8. SS Süvari Tümeni "Florian Geyer" ve 22. SS Süvari Tümeni Maria Theresa. Macar 1. Kolordusu tümüyle imha oldu. Bu kolordu bünyesinde iki piyade ve bir zırhı tümen bulunmaktaydı. Mart ayında başlatılan Bahar Uyanışı Harekâtı bir yana bırakılırsa Budapeşte Kuşatması sırasında girişilen harekât, Doğu Cephesi'nin güney kesiminde son geniş çaplı Alman harekâtıydı. Kuşatma sonrasında Wehmacht, özellikle de Waffen-SS birlikleri tükenmişti. Kızıl Ordu yönünden ise Budapeşte Kuşatması, Berlin Muharebesi'nden önceki son prova gibiydi. Ve ardından Viyana Taarruzu'nu başlattı. Budapeşte'nin Kızıl Ordu eline geçmesinden tam iki ay sonra 13 Nisan 1945 tarihinde Viyana düştü. [7]
Budapeşte Muharebesi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Doğu Cephesi II. Dünya Savaşı | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Almanya Macaristan | SSCB Romanya | ||||||
Kumandanlar | |||||||
Karl Pfeffer-Wildenbruch (Esir) Iván Hindy (Esir) Gerhard Schmidhuber | Malinovski Tolbuhin Feodor Tulas | ||||||
Kayıplar | |||||||
110 bin tutsak (Alman) [1] | Sovyet kayıpları: 80.026 ölü ve kayıp 240.056 yaralı [2] |